| 
        
          |  | Başlıklar |  
          
         | SİSTEMİK MASTOSİTOZKan hücreleri trombosit (kan pulcukları), lökosit   (beyaz kan hücreleri) ve eritrositlerden (kırmızı kan   hücreleri) oluşmaktadır. Beyaz kan hücreleri vücudun   savunmasında görev alan asıl hücrelerdir. Mast hücreleri   beyaz kan hücrelerinin bir alt tipidir ve kemik iliği, deri,   hava yolları ve mide-barsak sisteminde bulunan bağışıklık   sistemi içinde görev alırlar. Bu hücrelerin içinde bulunan   keseciklerde alerjik yanıtta görev alan ve mediyatör adını   verdiğimiz birçok kimyasal madde bulunur. Bakteri veya   virüs ile gelişen enfeksiyonlar sırasında mast hücreleri bu   kimyasal maddeleri salarak bağışıklık sistemine yardımcı   olur. Özellikle histamin adı verilen kimyasal madde   damarlarda genişlemeye ve deride kaşıntıya sebep olur.   Mastositoz, mast hücrelerin deri veya başka organlarda   anormal ve fazla sayıda birikimi sonucu oluşan hastalık   grubudur. Bu hücrelerden salınan kimyasal maddeler   aracılığı ile birçok organ ve sistem ile ilgili farklı şikayetler   gelişebilir. Bu nedenle hastaların doktora başvuru   yakınmaları çok değişkendir. Deri mastositozu sadece   deride sınırlıdır, sıklıkla çocukluk yaş grubunda görülür   ve ergenlikte kendiliğinden gerileme gösterir. Sistemik   mastositoz, deri dışı diğer organ ve sistemleri etkileyen ve   sıklıkla erişkin hastalarda görülen daha saldırgan bir alt   tiptir. Mast hücreleri kemik iliğinde ve diğer organlarda   birikim gösterir. Sistemik mastositoz alt tiplerine göre de   hastaların şikayetleri değişkendir. Sistemik Mastositozun Sebebi Nedir?  Hastalığın sıklıkla sebebi KIT geninde oluşan mutasyon   (değişiklik) varlığıdır. Bu gen, hücrelerin büyümesi,   bölünmesi, yaşam süresi ve hareketlerinin kontrolünde   görevlidir. Eğer bu gende değişim gelişir ise mast   hücrelerinin kontrolsüz artışı gerçekleşebilir. Hastaların   çoğunda kalıtsal/aile içinde aktarılan geçiş yoktur.   Sonradan kazanılmış bir genetik mutasyon vardır.   Fakat bu mutasyonun nasıl geliştiği henüz tam olarak   anlaşılamamıştır.  Sistemik Mastositoz Alt Tipleri Nelerdir?   İndolent sistemik mastositoz, sistemik mastositozun   selim seyirli (benign) alt tipidir. Agresif hastalığa dönüşme ihtimali oldukça düşüktür. Smoldering sistemik mastositoz,   nadir görülen, yavaş seyirli hastalık alt tipidir. Kemik iliği   dışında diğer iç organlarda da hastalık mevcuttur fakat   organların işleyişini bozmaz. Agresif sistemik mastositoz,   organlarda (sıklıkla karaciğer, mide-barsak sistemi, kemik   ve kemik iliği) fonksiyon bozukluğu yaratan mast hücre   birikimleri ile karakterize hastalık alt tipidir. Hematolojik   neoplaziye eşlik eden sistemik mastositoz ise sistemik   mastositoz ile başka bir hematolojik kanserin bir arada   olduğu hastalık alt tipidir. Bu hastalıklar myelodisplastik   sendrom, myeloproliferatif hastalıklar veya akut myeloid   lösemidir. Mast hücreli lösemi, nadir görülen agresif bir   hematolojik kanserdir. Kemik iliği hücrelerinin %20 ve   fazlasını mast hücreleri oluşturur. Mast hücreli sarkom,   oldukça nadirdir, anormal mast hücrelerinin herhangi bir   dokuda tümor kitlesi oluşturmasıyla gelişir. Sistemik Mastositozda En Sık Görülen Belirtiler Nelerdir? 
 
        Deride; ürtikerya pigmentoza adı verilen kahverengi   döküntüler,Mast hücrelerinden kimyasal madde salınımı ile ilgili   belirtiler; karın ağrısı, ishal, göğüste yanma, mide ülseri,   kaşıntı, deride kızarma, baş dönmesi, baş ağrısı, çarpıntı   ve anafilaksi adı verilen hayatı tehdit edebilen ciddi alerjik   reaksiyonlar,Kas-iskelet sisteminde; kemik, kas ağrıları, osteoporoz   (kemik erimesi),Dalak, karaciğer veya lenf bezesinde büyüme,Kemik iliği tutulumuna bağlı; kansızlık belirtileri (erken   yorulma, halsizlik, çarpıntı), enfeksiyonlar, kolay kanama,Halsizlik, yorgunluk, kilo kaybı. Mast Hücre Mediyatör Salınımını Uyaran Etkenler    Sistemik mastositoz hastalarında mast hücrelerinden   kimyasal madde salınımını tetikleyen en önemli faktörler   alkol, cerrahi işlemler, acı yiyecekler, egzersiz, sinek ısırığı,   bazı ilaçlardır. Detaylı liste tabloda verilmiştir. 
        
          | Grup | Örnekler |  
          | Fiziksel etkenler | Ani ısı değişimi, soğuk, sıcak, kuvvetlice ovma/sürtünme, şiddetli terleme, ağır fizik egzersiz, yoğun olarak ultraviyole ışığına maruziyet |  
          | Psikolojik etkenler | Stres, korku |  
          | Ağrı kesiciler | Asetilsalisilik asit, non-steroidal anti enflamatuvar ilaçlar, kodein, mor |  
          | Yiyecekler | Özellikle yüksek oranda histamin içeren alkol (kırmızı şarap), narenciye ürünü, çilek, domates, deniz ürünleri, peynir, tütsülenmiş sosis, konserve balık, fermente edilmiş sebzeler, soya ürünleri |  
          | Antibiyotikler | Vankomisin, polimiksin B, amfoterisin B |  
          | Genel anestezi ilaçları mivakurium | Enfluran, etomidat, izofluran, tiopental, atrakurium, rokuronium, süksinilkolin |  
          | Kardiyovasküler ilaçlar | Klonidin, metoprolol |  
          | Lokal anestetikler | Lidokain |  
          | Plazma genişleticiler | Dekstran |  
          | Psikofarmakolojik ajanlar | Klometiazol, midazolam |  
          | Radyolojik kontrast maddeler | yonik radyolojik kontrast maddeler |  
          | Zehirler | Böcek ve yılan zehirleri |  Sistemik Mastositozda Tanı Nasıl Koyulur? Geçmiş tıbbi hikayeniz, kullanmış olduğunuz ilaçlar,   geçirdiğiniz ameliyatlar doktora başvurunuz sırasında   oldukça önemlidir. Eğer alerjik reaksiyon öykünüz varsa   ve fotoğrafladıysanız başvurunuz sırasında yanınızda   getiriniz. Bu detaylar tedavi seçiminiz için oldukça   önemlidir. Doktora başvurunuz sonrasında muayeneniz,   biyokimyasal tetkikleriniz, serum triptaz seviyeniz, kan   sayımınız, periferik kan yayması analiziniz, kemik iliği   biyopsiniz, KIT mutasyonu analiziniz, bu gen dışında   gerekli görülmesi halinde diğer genlerin analizi için   tetkikler, tomografi/manyetik rezonans/ultrason gibi   görüntüleme teknikleri sonuçlarınız, kemik ölçümünüz   (DEXA), kemik grafilerinizin analizleri yapılacaktır. Gerekli   görülmesi halinde mast hücreleri ile tutulum şüphesi olan   iç organlardan (karaciğer, barsak vb.) da ayrıca biyopsi   yapılabilir.  Dünya Sağlık Örgütü Tanı Kriterlerine Göre Sistemik Mastositoz Tanısı
 
        Kemik iliği biyopsisinde anormal mast hücrelerinden   oluşan toplulukların gösterilmesi,Serumda triptaz adlı maddenin artması,Anormal mast hücrelerinin yüzeyinde bazı   belirteçlerin ifadelenmesi,Hastalığa özgü genetik mutasyon varlığının (KİTD816V) gösterilmesi ile konmaktadır. Sistemik Mastositoz Tedavisi 
        Tabloda verilen mast hücre salınımını uyaran etkenlerden   kaçınılmalıdır.Mast hücre mediyatör salınım belirtilerinin tedavisi için   histamin salınımını azaltan ilaçlar (anti-histaminik ilaçlar),   proton pompa inhibitörleri, kortikosteroidler, osteoporoz   tedavisi uygulanmalıdır. Epinefrin ise hayatı tehdit eden   alerjik durumların tedavisinde kullanılır. Hücre azaltıcı tedaviler: Saldırgan seyirli, ilerleyici veya   tedaviye dirençli hastalığı olanlarda mast hücre miktarını   azaltmaya yönelik verilen tedavilerdir. Bunun için,   interferon alfa, kladribin, hedefe yönelik tedaviler (imatinib   mesilat, avapritinib, midostaurin gibi) ve bağışıklık sistemi   üzerinden etki eden ilaçlar kullanılabilir.Allojeneik kemik iliği nakli ise kemik iliğindeki hücrelerin   yok edilerek yerine sağlıklı kan hücrelerinin oluşması için   yapılan bir tedavi sürecidir. Bu tedavi yöntemi ile risklerin   fazla olması ve etkin tedavi yöntemleri olması nedeniyle   oldukça seçilmiş hastalarda uygulanmaktadır.  PAROKSİSMAL NOKTÜRNAL HEMOGLOBİNÜRİHastalığın Tanımı
 Paroksismal noktürnal hemoglobinüri (PNH) kırmızı   kan hücrelerinin erkenden parçalandığı nadir görülen   bir hastalıktır. Bir milyon bireyde 1,5-2’si bu hastalıktan   etkilenir. Tüm yaşlarda görülebilmesine karşın 30’lu yaşlar   en sık görüldüğü yaşlardır. Kemik iliğinde meydana gelen kök hücreler büyüyüp   çoğalarak kan hücrelerini oluştururlar. Bu hücrelerden   kırmızı kan hücreleri (eritrositler) dokulara oksijen   taşınmasında, beyaz kan hücreleri (lökositler) vücuda giren   mikroplarla savaşmada ve bağışıklıkta, kan pulcukları   (trombositler) ise kanamanın durdurulmasında görev   alırlar. PNH’de kan hücrelerini oluşturan kök hücrelerde   sonradan edinilmiş genetik bir bozukluk bulunmaktadır.   Bu bozukluk kalıtsal değildir yani bireyden çocuklarına   aktarılmaz. Bu bozuk kök hücreler büyüyüp çoğalma   imkanı bulduğunda oluşturdukları kan hücrelerinde   de bozukluklar vardır. Bozuk üretilen kırmızı kan   hücreleri, kişinin kendi bağışıklık sisteminin bir kısmını   oluşturan kompleman sisteminin kontrol edilememesi   sonucunda erkenden parçalanmaktadır (hemoliz).   Eritrositlerin parçalanması hastalığın en temel özelliğidir.  Kompleman sistemi tarafından kırmızı kan   hücrelerinin parçalanması sonucunda idrarda   hemoglobin atılır (hemoglobinüri). Hemoglobin kanın   demirden zengin, oksijen taşıyan, kırmızı rengini   veren kısmıdır. PNH hastalığında hemoliz, aslında   sabit bir hızda ve sürekli miktarda bulunmaktadır,   geceleri artış gösterebilir ve bu durum sabah koyuçay/kola rengi idrar şeklinde kendini gösterebilir.  PNH hastaları, tekrarlayan, hayatı tehdit edebilen kan   pıhtısı oluşturmaya yatkınlık gösterirler (tromboz).   Ayrıca, etkilenmiş kişilerin kemik iliği fonksiyonları çeşitli   derecelerde azalmış olabilir. Buna kemik iliği yetmezliği   denmektedir. Kemik iliği yetmezliği şiddetlendikçe ilik,   kan hücrelerinden azalmış sayıda üretmeye başlar.Belirti ve Bulgular 
 Semptomlar bozuk kan hücresi üretimi ve yetersiz   kan hücresi üretimi sonucunda gelişebilir. PNH’ye   özgün semptomlar hastadan hastaya farklılıklar   gösterebilir ve bir hasta, hastalıkla ilişkili beklenen tüm   semptomları taşımayabilir. Bazı bireylerin semptomları   hafiftir ve hastalık yıllarca ilerleme olmaksızın aynı   şiddette kalır; başkalarının ağır semptomları bulunur   ve hayatı tehdit eden komplikasyonlar gelişebilir.   Bu nedenle etkilenen bireyler, kendilerinde olan   hastalık ilişkili komplikasyonlar ve hastalığın gidişatı   ile ilgili olarak kendi doktorlarından bilgi alabilirler.  Hemoliz süreğen olarak devam eden bir olaydır ve   araya giren enfeksiyon, travma, stres, gibi durumlarda   şiddetlenebilir buna hemoliz alevlenmesi denir.   Kırmızı kan hücre sayısı kansızlık (anemi) oluşturacak   kadar çok düşebilir. Böyle durumda halsizlik, bitkinlik,   kalp atışının hızlanması, baş ağrısı, eforla gelen   nefes darlığı veya göğüs ağrısı, uykuya meyil, baş   dönmesi hissedilebilir, deri rengi soluk görünebilir.  Beyaz kan hücrelerinin azalması (lökopeni) hastayı   enfeksiyonlara açık hale getirebilir ve hasta ateş   sorunu yaşayabilir. Kan pulcuklarının azalması   (trombositopeni) kanamaya yatkınlık yaratabilir, kolay   morarma, ağız mukozası ve burundan kanama, adet   kanamalarında (kadınlarda) artış şikayetleri gelişebilir.  Hastalık şiddetinin arttığı durumlarda hiçbir iş   yapamayacak kadar aşırı bitkinlik, yiyecekleri yutmada   zorluk (disfaji) ve ağrılı yutma, karında ağrılı kasılmalar   olabilir ve cinsel işlev bozukluğu (erkeklerde) sorunu   yaşanabilir. Bu hastalıkta böbrek yetmezliği de gelişebilir.  Etkilenen bireylerin bir kısmı kan pıhtısı sorunu   yaşamaktadır. Pıhtının büyük kısmı toplar damar   sisteminde olur ve etkilediği organ ile ilgili sorunlar   yaratır. Örneğin, karaciğer etkilendiğinde karın ağrısı,   karında şişme, sarılık ile kendini gösterebilir. Mide ve   barsak duvarları etkilendiğinde karında çok şiddetli ve   keskin bir ağrıya ve şişkinliğe yol açar. Beyin damarları   etkilenirse baş ağrısı ve bilinçte bozulmalar olabilir,   akciğerlerde pıhtı olduğunda ani başlayan nefes   darlığı, çarpıntı ve göğüs ağrısı olabilir. Pıhtı nadiren   atardamarları da etkileyebilir bu durum hayati organlara   kan gitmesini engelleyerek hayatı tehdit edebilir.  PNH hastalarının bir kısmında kendiliğinden kemik iliği   yetmezliği tablosu gelişebilir. Sıklıkla aplastik anemi, daha   nadiren myelodisplastik sendrom gelişebilir. Çok nadiren   PNH, akut lösemiye dönüşebilir. Bu durum 100 hastanın   5’inden azında gözlenmektedir.Tanı 
 Öykü ve klinik semptom ve bulgularla hastalıktan   şüphelenildiğinde hastalığın organ ve sistemler üzerindeki   etkilerinin saptanması için kan ve idrar tetkikleri yapılır.   Hastalığın kesin tanısı kandan gönderilen özel bir test   (akım sitometri) ile konur. Eğer kan hücrelerinin sayıca azalmış olduğu saptanırsa kemik iliğinin yetersiz çalıştığı   düşünülür ve PNH ile birlikte gözlenebilecek bir durum   olan kemik iliği yetmezliği olup olmadığını belirlemek için   kemik iliğinden biyopsi ile örnek alınmalıdır. Tedavi Kompleman sistemini baskılayan ilaçlar:Hastalık   hiç semptom ve bulgu oluşturmuyorsa (subklinik)   tedavisiz takip edilebilir. Eğer doktorun değerlendirmesi   sonucunda ağır hastalık özellikleri varsa, kırmızı kan   hücrelerindeki parçalanma (hemoliz) semptom   yaratacak düzeye gelmişse, tedavi başlanır. Kırmızı   kan hücre transfüzyonu gereksinimi olması, PNH’nin   komplikasyonlarının varlığı, kan pıhtısı (tromboz) sorunu   gelişmiş olması ilaç tedavisi başlanmasını gerektirir.   Bunun için günümüzde kullanılan ilaç eculizumab   (soliris) kırmızı kan hücrelerinin bağışıklık-kompleman   sistemimiz tarafından parçalanmasını engellemeyi   hedeflemektedir. Kırmızı kan hücrelerinin parçalanması   kontrol altına alındığında aynı zamanda hastalığa   bağlı komplikasyonların da belirgin olarak azaltıldığı   gözlenmektedir. Örneğin, bitkinlik, nefes darlığı, karın   ağrıları, yutma güçlüğü, cinsel işlev bozukluğu ve böbrek   yetmezliğini azalttığı ve hayat kalitesini iyileştirdiği   gösterilmiştir. Bu ilaç aynı zamanda, kan pıhtısı   gelişmesine karşı bireyleri koruyabilmektedir. Kırmızı kan   hücre gereksiniminde azalma yapmaktadır. Ancak bu   ilaç hastalığı tamamen iyileştirmemektedir ve hastalığın   kontrolü ilaç kullanıldığı sürece devam eder. İlaç   kesildiğinde hastalık bulgularının geri gelmesi beklenir.   İlacın en önemli yan etkisi bireyi bazı bakterilerle olan   enfeksiyonlara karşı açık hale getirmesidir. Bu nedenle   ilaca başlamadan önce bazı aşıların yapılması gereklidir,   koruyucu antibiyotik kullanılması da gerekebilir. Yakın   zamanda kompleman sistemini bloke eden başka ilaçlar   yurt dışında bazı ülkelerde kullanıma girmiştir. Bu ilaçlar   damar yoluyla veya deri altından olacak şekilde daha uzun   aralıklarla (ravulizumab, pegcetacoplan…) kullanılabilecek   ilaçlardır ve henüz ülkemizde kullanılamamaktadır.   Ağızdan kullanılması mümkün olabilecek ilaçların ise   klinik çalışmaları devam etmektedir.   Kök hücre nakli: PNH hastalığında şifa kök hücre nakli   ile mümkündür. Ancak kök hücre nakli tedavisinin hayatı tehdit eden komplikasyonları nedeniyle PNH’de   sadece seçilmiş hasta grubunda tercih edilmektedir.   Ağır kemik iliği yetmezliği bu endikasyonların başında   gelmektedir. Ayrıca, eculizumab tedavisine yanıtsız   PNH komplikasyonlarının varlığı, eculizumab tedavisine   rağmen tekrarlayan pıhtı gelişmesi de kök hücre nakli   tedavisini gündeme getirmelidir. GAUCHER HASTALIĞI Gaucher hastalığı her yaşta ortaya çıkabilen nadir   bir depo hastalığıdır. Tüm dünyada 40.000 kişide bir   görüldüğü düşünülmektedir. Hastalık genetik bozukluk   sonucu glukoserebrosidaz isimli enziminin vücutta   eksikliği nedeniyle ortaya çıkar. Bu enzimin temel görevi   hücrelerdeki bazı yağların atılımını sağlamaktır. Vücutta   bu enzimin eksikliği sonucu atılamayan maddelerin   organlarda aşırı birikmesi sonucu belirti ve bulgular ortaya   çıkar. Zararlı yağların biriktiği organlar: Dalak, karaciğer,   kemik iliği, akciğer. Depolanan yağlar vücuttaki organların   işlevlerini yerine getirmesine engel olur, organların   büyümesine neden olur. Gaucher hastalığının belirtileri, hastalığın tiplerine göre   farklılık gösterebilir. Temel olarak 3 tip Gaucher hastalığı   vardır: Tip 1 Gaucher hastalığı (erişkinlerde görülen): En   sık karşılaşılan tiptir. Tip 1 Gaucher hastalığı olan   hastalarda büyümüş dalak ve karaciğer gibi bulgular ile   kan düşüklüğü ve kemik bulguları görülür. Erişkin tip   olarak bilinse de şikayetler her yaşta ortaya çıkabilir. Tip   1 Gaucher hastalığı genel olarak beyine zarar vermez ve   sinirleri etkilemez. En sık karşılaşılan belirtiler: 1. Dalak ve/  veya karaciğer büyümesi, 2. Osteoporoz (kemik erimesi) ve   kemik bozuklukları, 3. Aşırı yorgunluk, 4. Kansızlık, anemi   ve kanama bozuklukları, 5. Ergenlikte gecikme.  Tip 2 Gaucher hastalığı: Gaucher hastalığının en şiddetli   formudur, hayatın ilk 6 ayı içinde başlar ve yaşam süresi   beklentisi kısadır. Dalak ve karaciğerdeki büyümenin   yanında ilerleyici nörolojik bulgular görülür. Kasılma   nöbetleri, vücutta katılık, yutma güçlüğü, göz takibinde   bozulma, kas zayıflığı/sertliği, kısık sesle ağlama gibi   şikayetler olabilir. Tip 3 Gaucher hastalığı:Karaciğer, dalak bulguları ile   birlikte nörolojik bulgular birlikte görülür, yaşam süresi   tip 2’den daha uzundur. Tip 2’den ayırmak başlangıçta   güçtür. İlk bulgusu genellikle gözde anormal hareketler ve   göz kaslarında felçtir. Bunun dışında zeka geriliği, davranış   bozuklukları, kasılmalar, hareket bozuklukları görülebilir. Tanı 
 Kesin tanı glukoserebrosidaz enzim düzeyinin   düşüklüğünün gösterilmesi veya genetik test ile konulur.   Bunun için kuru kan örneği almak gerekir. Bir çocuğun   doğmadan Gaucher hastası olup olmadığını anlamak için   hamileliğin belirli döneminde yapılacak amniyosentez   ile sıvı alarak genetik test yapmak mümkündür. Bir   diğer teknik de koriyon villus örneklemesidir. Bu işlem,   gelişmekte olan plasentanın içine bir iğnenin sokulmasıyla   yapılan bir testtir. Plasenta dokusundan küçük parça bir   şırınga yardımıyla alındıktan sonra incelenir ve gelişmekte   olan bebeğin her hangi bir anomaliye sahip olup olmadığı   tespit edilebilir. Tedavi
 Enzim yerine koyma tedavisi: Hastalığın tedavisi eksik   olan enzimin damar yolu ile yerine konulmasıdır. Enzim   tedavisi ile karaciğer ve dalak büyüklüğünde gerileme ve   kan tablosunda düzelmeler görülmektedir ve hastalarda   hayat kalitesini dramatik olarak düzeltmektedir. Ayrıca   enzim replasman tedavisi kemik yapısında belirgin   düzelme sağlar. Fakat daha önceden oluşan iskelet   komplikasyonları gerilemez. Enzim tedavisindeki en   büyük sorun ise oldukça pahalı olmasıdır. Tip 2 hastalarda   klinik gidişatı durdurmadığı için önerilmemektedir.  Sübstrat azaltıcı tedaviler:Enzim tedavisi alamayan   hastalar için fazla oluşan zararlı yağları azaltacak yeni ilaçlar   da vardır. En önemli avantajları ağızdan kullanılmalarıdır.   Enzim tedavisi ile birlikte kullanımı için henüz yeterli   çalışma yoktur. Kemik iliği nakli: Enzim tedavisinin kullanılması ile   birlikte kemik iliği nakli tercih edilememektedir. Ancak   nörolojik bulguları henüz ortaya çıkmamış bazı hastalarda   bir seçenek olabilir.  Gen tedavisi:Umut vadeden bir tedavi şekli olmakla   birlikte henüz çalışmaları devam etmektedir. CASTLEMAN HASTALIĞI Hastalığın Tanımı 
 Lenfositler, vücudu mikroplara ve tehlikelere karşı savunan,   bir kısmı antikor denilen maddeleri salgılayan, beyaz kan   hücrelerinin bir alt grubudur. Lenfositler kemik iliğinde   üretilirler; timüs, lenf bezeleri ve dalakta olgunlaşma süreci   geçirirler. Castleman hastalığı (CH), iyi huylu lenfositlerin   anormal çoğalması sonucunda büyümüş lenf bezelerinin   gelişimiyle karakterize, çok çeşitli şekillerde kendini   gösteren bir hastalık grubunu tanımlar. CH, büyümüş lenf   bezlerinin sayısına göre sınıflandırılır. Tek başına kötücül   (malign) bir hastalığa işaret etmese de çok sayıda organ   ve sistemleri ilgilendiren semptomlarla seyredebilme ve   bazı kötücül (malign) hastalıklarla birliktelik gösterebilme   potansiyeli taşıdığı için, erken tanı ve tedavinin önemli   olduğu bir hastalıktır. Tek merkezli ya da unisentrik CH   (UCH), tek bir bölgede bir veya daha fazla lenf bezesini   içerirken, çok merkezli ya da multisentrik CH (MCH) birden   fazla lenf bezesi bölgesini içerir. MCH, ayrıca insan herpes   virüsü 8 (HHV-8) ile ilişkili MCH ve HHV-8 ilişkisiz (nedeni   belli olmayan) MCH olarak alt gruplara ayrılır. Unisentrik Castleman Hastalığı   Belirti ve Bulgular UCH çoğunlukla çocuklar ve genç yetişkinlerde   daha sık rastlanan bir durumdur. Hastalar genellikle   semptomsuzdur, fizik muayene veya görüntüleme   [bilgisayarlı tomografi veya pozitron emisyon tomografisi   (PET)] çalışmalarında tesadüfen saptanan büyümüş   lenf bezesi nedeniyle ileri tetkik sırasında tanı alabilirler.   Laboratuvar ve klinik bozukluklar vakaların çok azında   görülür. Tanı Tanı, bir lenf nodunun tam olarak çıkarılarak biyopsisinin   patolojik olarak incelemesi ile konur. Değerlendirme,   CH benzeri özellikler gösteren büyümüş lenf bezesi ile ortaya çıkabilen diğer hastalıklar da araştırmalıdır.   Bu hastalıklar özetle; bağışılık sisteminin kişinin kendi   dokularına saldırdığı otoimmün hastalıklar (sistemik lupus   eritematozis, romatoid artrit, otoimmün lenfoproliferatif   sendrom), hemofagositik lenfohistiyositoz, infeksiyonlar   ve kötücül diğer hastalıklardır.  Tedavi Çoğu hasta için, lenf bezesinin tamamının çıkarıldığı   cerrahi tedavi önerilir. Çoğu hastada cerrahi, tedavi   edicidir. Tutulan lenf bezesi anatomik konumu nedeniyle   tam olarak çıkarılamıyorsa ve basıya bağlı şikayetler varsa,   doktorunuz kitlenin boyutunu küçültmek için önce   monoklonal antikor tedavisi (Rituksimab, anti-IL-6 gibi   ilaçlar) ardından cerrahi önerebilir. Tutulan lenf bezesi   anatomik konumu nedeniyle tamamen çıkarılamıyorsa   ve hastada enflamasyona bağlı şikayet ve bulgulara neden   oluyorsa, bu sistemik enflamasyonu baskılayan tedavi   seçeneklerine başvurulabilir. Lokal olarak verilen radyasyon   tedavisi de bazı hastalar için seçenek olarak sunulabilir.   Cerrahi sonrası hastalar tedaviye yanıtın belirlenmesi için   değerlendirilir, nüks ve komplikasyonlar açısından takip   edilirler. Takip, genellikle yıllık görüntüleme ve laboratuvar   çalışmalarını içerir. Multisentrik Castleman Hastalığı Tanım Çok sayıda organ ve sistemleri ilgilendiren yaygın iltihabi   semptomlarla ilişkili, çeşitlilik gösteren, lenfositlerin   kontrolsüz çoğaldığı bir hastalık grubunu tanımlar. HHV8 ile ilişkili MCH, HHV-8 ile kontrolsüz enfeksiyondan   kaynaklanır. Diğer MCD’nin nedeni tam olarak   anlaşılamamakla birlikte artmış iltihaplanma yanıtı ve   sitokin denilen bazı maddelerin salınımı ile ilgili olduğu   düşünülmektedir. Belirti ve Bulgular İdiyopatik MCH’de sıklıkla, muayene ile saptanabilen lenf   bezesi büyümesinin yanı sıra, ateş, gece terlemesi, kilo   kaybı, yorgunluk gibi tüm organ ve sistemleri ilgilendiren   semptomlarla birlikte bazı laboratuvar bozuklukları da   bulunur. Örneğin, anemi (kansızlık), kan pulcuklarında (trombositler) azalma veya artma, kan biyokimyasında   albümin düşüklüğü, C-reaktif protein (CRP) ve eritrosit   sedimantasyon hızı (sedim) yüksekliği saptanabilir. PET   ile görüntülemede; birden fazla lenf bezesi bölgesinin   etkilendiği tespit edilir. Tanı Büyümüş lenf bezesinin biyopsisinin patolojik   incelenmesiyle konur. Patolojik inceleme ile dokuda   HHV-8 ve HIV (insan immün yetmezlik virüsü) araştırması   da yapılır. Birden fazla boyutu artmış lenf bezesi bölgesi,   belirli klinik ve laboratuvar bozuklukların varlığı ve   benzer durumu taklit edebilen enfeksiyöz, kötücül ve   otoimmün bozuklukların dışlanmasını gerektirir. MCH,   bazen birçok organ ve sistemin tutulduğu hastalıklara   eşlik edebilir. Bunlardan birisi POEMS: Polinöropati   (Birden çok sinir lifinin etkilendiği durum), Organomegali   (Organ büyüklüğü), Endokrinopati (Hormonlarla   ilgili bozukluklar), Monoklonal gammopati (Plazma   hücrelerinden tek tip protein salınımı), Deri (Skin)   değişikliklerinin yanısıra kemik lezyonları, göz bulguları, sıvı   yüklenmesi, kan pulcuklarında artış, solunum fonksiyon   testlerinde bozukluk gözlenebilir. Bu sistemlerin etkilenip   etkilenmediğinin araştırılması ve hatta kemik iliğinde   plazma hücrelerinin durumunu belirlemek için biyopsi ile   doku örneği alınması gerekebilir. Tedavi MCH’nin ilk yönetimi, hastalık şiddeti ve POEMS   kriterlerini karşılayıp karşılamadığına bağlıdır. POEMS   sendromu ve eşzamanlı MCH’si olan hastalar, tek başına   POEMS sendromu olanlara benzer şekilde yönetilir.   Diğer hastalara hastalığın gerektirdiği durumlarda   doktoru tarafından glukokortikoidler, rituksimab ya da   anti-IL6 monoklonal antikorlar önerilebilir. HIV saptanan   hastaların hemen hepsinde HHV-8 de pozitiftir ve tedaviye   virüslere etkili özel tedaviler eklenir. Bazı hastalarda çok   ajanlı sistemik kemoterapi gerekebilir. Hastalığı kararlı   seyreden hastalarda en az 4 kür tedavi sonrası tedaviye   yanıt değerlendirilir. Hastalar klinik olarak, laboratuvar   ve görüntüleme tetkikleriyle belirli aralıklarla takip edilir,   hastalığın ilerlemesi ve komplikasyonları açısından değerlendirilirler. Hayatı tehdit eden organ yetmezliği   olan olgularda hastalar hastaneye yatırılarak takip ve   tedavi edilir. Vücuttaki yaygın enflamasyonu (iltihabi   yanıtı) baskılayıcı tedavilere gereksinim duyulabilir.  Kaynaklar 
        Brodsky RA. How I treat paroxysmal nocturnal   hemoglobinuria. Blood. 2021 Mar 11;137:1304-1309.Mehta A, Kuter DJ, Salek SS, Belmatoug N, Bembi B, Bright J,   Vom Dahl S, Deodato F, Di Rocco M, Göker-Alpan O, Hughes   DA, Lukina EA, Machaczka M, Mengel E, Nagral A, Nakamura   K, Narita A, Oliveri B, Pastores G, Pérez-López J, Ramaswami   U, Schwartz IV, Szer J, Weinreb NJ, Zimran A. Presenting   signs and patient co-variables in Gaucher disease: outcome   of the Gaucher Earlier Diagnosis Consensus (GED-C) Delphi   initiative. Intern Med J 2019;49:578-591.Dispenzieri A, Fajgenbaum DC. Overview of Castleman   disease. Blood 2020;135:1353-1364.NCCN Guidelines for Patients, Systemic Mastocytosis 2022. https://www.nccn.org/patientresources/patient-resources/ guidelines-for-patients https://rarediseases.org/rare-diseases/mastocytosis/Paroksismal Noktürnal Hemoglobinüri https://rarediseases.  org/rare-diseases/paroxysmal-nocturnal-hemoglobinuria/Gaucher Hastalığı https://rarediseases.org/rare-diseases/ gaucher-disease/Castleman Hastalığı https://rarediseases.org/rare-diseases/ castlemans-disease/  |